Kandaki demiri ne azaltır ?

Sevval

New member
Kandaki Demiri Ne Azaltır? Bir Sağlık Meselesinden Fazlası: Toplumsal Eşitsizliklerin Sessiz Hikayesi

Arkadaşlar, son zamanlarda sağlıkla ilgili konuşmalarımızda hep “vitamin eksikliği”, “demir düşüklüğü” gibi konular dönüyor ama ben bugün bu meseleye biraz farklı bir yerden yaklaşmak istiyorum. Kandaki demiri azaltan şeyler sadece beslenme hataları ya da hastalıklar değil; bazen sistemin kendisi, toplumsal roller, hatta ekonomik düzen bile buna katkı sağlıyor. Evet, doğru duydunuz — demir eksikliği sadece biyolojik bir mesele değil, aynı zamanda sosyal bir yansıma.

---

Demir Eksikliği Nedir, Ama Gerçekten Nedir?

Tıbbi olarak baktığımızda, kandaki demir oranının düşmesi genellikle yetersiz beslenme, kan kaybı, sindirim sistemi sorunları veya emilim bozukluklarından kaynaklanır. Ancak bu tabloyu sadece laboratuvar sonuçlarına indirgersek, insan hikâyesini kaçırırız.

Demir, insan bedeninde oksijen taşımakla kalmaz; yaşam enerjisinin de simgesidir. Yani, kanında demir eksilen birinin enerjisi, üretkenliği, dikkati, hatta ruh hali bile etkilenir. Bu da toplumun belirli kesimlerinde “yorgunluk kültürü”nün neden kalıcı hale geldiğini açıklayabilir.

Ama şimdi asıl meseleye gelelim: kimlerin kanında demir azalıyor ve neden?

---

Kadınların Görünmeyen Yükü: Regl, Emek ve Görünmezlik

Kadınlar, demir eksikliğinin en yüksek görüldüğü gruplardan biri. Bunun en belirgin nedeni regl döneminde yaşanan kan kaybı. Ancak bu biyolojik açıklama tek başına yeterli değil. Çünkü mesele yalnızca kaybedilen kan değil, toplumsal olarak “geri kazanılamayan kaynaklar.”

Kadınlar genellikle daha düşük gelirli işlerde çalışıyor, kendine en son bakan kişiler oluyor. Sofraya oturduklarında en iyi parçayı çocuklarına veya eşlerine bırakan nesillerden bahsediyoruz. “Fedakârlık” kültürüyle büyüyen kadınlar, farkında olmadan kendi bedenlerinden de fedakârlık ediyor.

Empatiyle bakan kadınlar, başkalarını doyururken kendilerini unutuyorlar. Ve belki de bu yüzden, demir eksikliği yalnızca bir tıbbi tanı değil, bir toplumsal metafor: “Kadın, kendi gücünü kaybediyor.”

---

Erkeklerin Stratejik Yaklaşımı: Çözüm Odaklı Ama Duygudan Uzak

Erkekler genelde bu tür sağlık konularına daha analitik yaklaşır. “Ne eksik, nasıl tamamlarız, hangi takviyeyi almalı?” sorularına yönelirler. Bu yön pragmatiktir, çözüm odaklıdır. Ancak bazen sorunun toplumsal köklerini gözden kaçırabilir.

Erkeklerde demir eksikliği genellikle gizli iç kanamalar, mide sorunları veya sporla ilişkili durumlarda ortaya çıkar. Fakat erkeklerin sağlıkla ilgili konuları konuşmaktan çekinmesi — “zayıflık” olarak görülme korkusu — demir düşüklüğünü fark etmelerini geciktirir.

Bu da bize şunu gösterir: Demir sadece kanla değil, kültürel rollerle de azalıyor. Kadınlar sessizce dayanırken, erkekler sessizce saklanıyor. Her iki durumda da toplumsal normlar sağlığı bastırıyor.

---

Çeşitlilik ve Eşitsizlik: Her Beden Aynı Kaynağa Erişemiyor

Demir eksikliği, sınıfsal bir hastalıktır desek abartmış olmayız. Çünkü kırmızı et, baklagiller, yeşil yapraklı sebzeler gibi demir zengini besinler ekonomik erişimle doğrudan ilişkilidir. Yani gelir seviyesi düşük olan gruplarda demir eksikliği daha yaygındır.

Ayrıca göçmen kadınlar, azınlık toplulukları veya kronik stres altındaki bireylerde bu oran daha da artar. Yani bir bakıma, “bedenimizdeki demir seviyesi” bile sistemin adaletine tanıklık eder.

Düşünün, bir toplumda demir eksikliği sadece sağlık istatistiği değil, sosyal eşitsizliğin kimyasal izdüşümüdür.

---

Beslenme Kültürü: Sofra Hiyerarşisinin İzleri

Bazı toplumlarda “babanın tabağı” kavramı hâlâ geçerlidir. En iyi et, en çok porsiyon, en taze yemek erkeğe verilir. Kadın ve çocuklar geride kalanla yetinir. Bu kadim alışkanlık, yüzyıllardır kadın bedeninden demiri çalıyor.

Yani mesele sadece beslenme değil; kültürel kodlar, ev içi güç dengeleri ve görünmeyen eşitsizlikler de devrede. Sofralar sadece yemek değil, adalet sahnesidir.

---

Toplumsal Cinsiyetin Ötesinde: Erkeklik, Kadınlık ve İnsanlık Hali

Demir eksikliği kadınlarda “yorgunluk” olarak, erkeklerde “dayanıklılık eksikliği” olarak görülür. Ama özünde her iki durumda da insanın “hayata tutunma enerjisi” zayıflar. Bu noktada mesele cinsiyet değil, ortak kırılganlığımızdır.

Erkekler stratejiyle çözüm arar, kadınlar empatiyle denge kurar. Bu iki yaklaşım birleştiğinde, toplum hem sağlıkta hem dayanışmada güçlenir. Yani, demir gibi bir dayanışma kültürü mümkündür.

---

Geleceğe Dair: Beden Politikaları ve Adil Sağlık Sistemleri

Gelecekte sağlık politikalarının sadece bireysel hastalıkları değil, sosyal nedenleri de ele alması gerekiyor. Demir eksikliği için vitamin desteği kadar, gelir adaleti ve eğitim politikaları da gereklidir.

Bir okulda çocuklara sadece demir takviyesi değil, “beden farkındalığı” da öğretilmeli. Çünkü bir birey kendi bedenini tanımadıkça, toplumu da dönüştüremez.

Ve belki bir gün sağlık raporlarında şu satır yer alacak:

> “Demir seviyeniz düşük olabilir çünkü yaşam yükünüz çok ağır.”

---

Forumdaşlara Soru: Sizce Demir Eksikliğini Ne Azaltıyor?

- Sizce toplumun kadınlardan beklediği “fedakârlık kültürü” bu durumu besliyor mu?

- Erkekler sağlıklarını konuşmaya neden bu kadar dirençli?

- Demir eksikliğini sadece bireysel beslenme sorunu olarak görmek, sistemi aklamak mı olur?

- Sağlıklı bir toplum için “beden eşitliği” mümkün mü?

---

Son Söz: Demir Gibi Bir Dayanışma Mümkün

Kandaki demir azaldığında, aslında toplumun enerjisi de azalıyor. Çünkü beden bireysel bir alan gibi görünse de, toplumsal bir hikâyenin taşıyıcısı. Kadınların sessiz yorgunluğu, erkeklerin içe kapanıklığı, çocukların beslenme eksikliği — hepsi aynı zincirin halkaları.

Demiri artırmak sadece bir sağlık önerisi değil; adaletin, farkındalığın, eşitliğin bir ifadesidir.

O yüzden belki de asıl soru şu olmalı:

“Vücudumuzdaki demiri değil, vicdanımızdaki eksiklikleri nasıl tamamlarız?”