Üniversitede 49.6 geçer mi ?

Ilayda

New member
Üniversitede 49.6 Geçer Mi? Bir Son Sınavın Hikayesi

Herkese merhaba! Bugün burada, üniversite yıllarından bir anıyı paylaşmak istiyorum. Şimdi, konumuz biraz kafa karıştırıcı olabilir ama eminim pek çok arkadaşımızın başına gelmiştir: 49.6 ile geçer mi? Bu, sadece bir sayı gibi görünse de, üniversite yıllarındaki "son sınav" gerginliğini, başarıyı, hayal kırıklığını ve çok daha fazlasını içine alan bir hikayeye dönüştü. Gelin, hep birlikte bu sayıdan ne çıkabileceğini keşfedelim.

Hikayemiz Başlasın: Sınav Sonrası Gerilim

İstanbul'un gürültüsünden uzak bir kampüste, 3. sınıfın son dönemindeydi Emre ve Zeynep. İki arkadaş, farklı bakış açılarıyla sınavlara hazırlanıyorlardı. Emre, her zaman pratik ve sonuç odaklıydı. Üniversiteye başladığı günden beri, ne kadar az çaba ile daha iyi sonuç alabileceği üzerine kafa yormaktan keyif alıyordu. Zeynep ise, derin düşüncelerle ders çalışır, her detayı anlamaya çalışır ve insanlar arasında güçlü bağlar kurardı. Emre'nin bakış açısı "Bir şekilde geçerim" diyerek basit ve stratejikti; Zeynep'in ise "Bir şey öğrenmem gerek" gibi daha empatik ve insan odaklı bir yaklaşımı vardı.

Bir gün, son sınav sonuçları açıklandığında, Emre'nin ve Zeynep'in tam karşısında iki farklı sonuç vardı. Emre 50.1 aldı, Zeynep ise 49.6. Emre, bu sonuç karşısında biraz rahatlamış, Zeynep ise biraz kararsızdı.

Emre: "Neyse, bu iş bitti. Artık geçtim. Sınavla ilgili her şeyden özgürüm!" demişti.

Ama Zeynep biraz kafası karışmıştı. "Evet, 49.6 mı? Yani bir rakam var, ama bu rakam 50'den az. Geçememiş miyim, geçebiliyor muyum?" diyerek bilgisayarının ekranına bakıyordu. Emre, Zeynep'e bakarak gülümsemişti.

Erkekler Strateji Üzerine: Sonuç Odaklı Bir Yaklaşım

Emre'nin bakış açısını daha yakından inceleyelim. Ahmet, her zaman daha stratejik yaklaşan, çözüm odaklı bir karakterdi. Sınavlar, ona göre bir tür "sonuç" meselesiydi. Tüm gayreti, sınavdan geçebilmek ve o anki başarıyı elde etmek üzerindeydi. Emre, sınavda başarılı olmanın, daha sonra öğrenilecek konulardan çok daha önemli olduğunu düşünüyordu.

Evet, 49.6 almak, çoğu kişiye göre geçmek anlamına gelmeyebilir. Ama Emre’nin gözünde, 50’nin birazcık üstü, büyük bir fark yaratmıyordu. Sonuçta, zaten 50’yi zor geçmek de, geçmek de, pek fazla fark etmiyor gibi görünüyordu. Bir şekilde, sınavı geçtiği sürece her şey yerli yerindeydi. O anki başarısını, rakamlarla çok fazla ilişkilendirmedi.

Emre'nin hayatında rakamlar, bazen fazla kafa karıştırıcıydı. Onun için mesele, ne kadar çaba harcadığı değil, bir sonucu hızlıca ve verimli bir şekilde almak üzerindeydi. Bu, belki de toplumdaki çoğu erkek için geçerli bir bakış açısıydı. Pratik çözümler arayarak işleri hızlıca bitirme isteği ve "geçmek" üzerine olan strateji çoğu zaman baskın çıkıyordu.

Kadınlar ve Empatik Yaklaşım: Zeynep'in Düşünceleri

Zeynep, Emre'nin bakış açısının aksine, olaylara daha empatik ve ilişkisel bir şekilde yaklaşırdı. Zeynep için sınav sadece bir "geçiş noktası" değildi, aynı zamanda öğrenme süreci ve kişisel gelişim de önemliydi. 49.6 alması, onu yalnızca sınavın puanlamasındaki sistemin bir parçası olarak bırakmıyordu; bu, aynı zamanda kendisinin bu sınavdan ne kadar şey öğrendiğini sorgulamasına da yol açıyordu. Zeynep, her bir dersin, her bir sınavın sonunda bir şeyler öğrenmeye, kişisel olarak gelişmeye odaklanmıştı.

Sınavı geçmemiş olmasının sebebinin yalnızca rakamlar ve sayılarla sınırlı olmadığını fark ediyordu. Çünkü Zeynep, aynı zamanda insanların hissettiklerini ve kendilerini nasıl hissettiklerini daha iyi anlama eğilimindeydi. Belki de bu yüzden, 49.6'lık bir not onun için bir başarısızlık gibi değil, bir “yetersiz” olarak hissediliyordu. Ancak bu, ona göre sadece bir fırsat değeri taşıyor, daha fazla çalışmak ve gelişmek için bir adım olarak algılanıyordu.

Zeynep’in bakış açısını örnekler üzerinden düşünelim: Sadece puan ve geçme gibi değil, aynı zamanda bu puanın çalışmaya verdiği anlamı ve bağlılığı ne kadar artırdığı, bir kadın öğrencinin toplumdaki yerini de etkilemektedir. Bir kadın, başarıyı her zaman daha çok bütünsel bir bakış açısıyla görür. Yani, evet, 49.6 almış olabilir ama bu da Zeynep için bir öğrenme deneyimiydi.

Sonuçta Ne Olacak?

Zeynep, Emre’ye baktığında, ikisinin de farklı sonuçlarla bu sınavı geçmelerinin anlamı çok farklıydı. Emre, sadece sınavı geçmekle yetinirken, Zeynep için bu, “çalışma süreci ve kişisel gelişim” anlamına geliyordu. O halde, bizlere de şöyle bir soru kalıyor:

"Gerçekten 49.6 ile geçememek, sadece sınav sisteminin işleyişiyle mi ilgilidir? Yoksa bu, kişinin eğitim sürecine olan bağlılığı ve sonuçlardan ne anladığıyla mı alakalı?"

Bu soruyu forumda tartışarak, herkesin farklı bakış açılarını daha iyi anlayabiliriz. Haydi, siz nasıl görüyorsunuz?