Tescilli tasarımların koruma süresine ilişkin olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur ?

RAnna

Global Mod
Global Mod
Tescilli Tasarımların Koruma Süresi: Bilimin, Hukukun ve Toplumun Kesiştiği Nokta

Merhaba forumdaşlar,

Geçenlerde tasarım hukuku üzerine bir belgesel izlerken aklıma takıldı: “Bir tasarımın ömrü ne kadar sürer?” Yani bir fikir, bir estetik dokunuş, bir yenilik… Ne kadar süreyle “benim” diyebiliriz? Bu soruyu merak ettim ve hem akademik kaynakları hem de yasal düzenlemeleri karıştırmaya başladım. Ortaya çıkan tablo sadece hukukla değil, aynı zamanda psikoloji, ekonomi ve toplumsal algıyla da yakından ilgili. Hadi birlikte, tescilli tasarımların koruma süresini bilimsel bir mercekten inceleyelim.

---

Tescilli Tasarım Nedir?

Basitçe söylemek gerekirse, tescilli tasarım; bir ürünün dış görünümünü, yani biçimini, desenini, renk kombinasyonunu veya süsleme özelliklerini koruma altına alan fikri mülkiyet hakkıdır.

Örneğin bir telefonun kasa formu, bir sandalyenin kıvrımı ya da bir ayakkabının özgün taban yapısı... Bunların hepsi birer tasarımdır. Hukuken, “yeni” ve “ayırt edici nitelikte” olmaları gerekir.

Bu koruma, tasarımcının emeğini ödüllendirirken aynı zamanda piyasadaki yaratıcılığı da teşvik eder. Ancak işin asıl tartışmalı kısmı şurada başlar: Bu hak ne kadar süreyle korunmalıdır?

---

Bilimsel ve Hukuki Temeller: Süre Neden 25 Yıl?

Avrupa Birliği ve Türkiye dahil olmak üzere pek çok ülkede tescilli tasarımların koruma süresi 5 yıldır. Ancak bu süre, her beş yılda bir yenilenerek maksimum 25 yıla kadar uzatılabilir.

Yani bir tasarımın koruma süresi en fazla 25 yıldır.

Peki bu 25 yıl nereden geliyor? Hukukçuların “keyfi” belirlediği bir süre değil elbette. Ekonomik analizlere göre bir ürünün tasarım değeri, piyasaya çıktığı ilk 10 yıl içinde hızla düşüyor. Tasarımın özgünlüğü, rakiplerin benzer modeller üretmesiyle zamanla “yeni” olmaktan çıkıyor.

Psikolojik araştırmalar da bunu destekliyor: İnsan beyni “yeniliğe alışma” eğiliminde. 10 yıl önce devrimsel görünen bir form, 20 yıl sonra sıradanlaşabiliyor.

Dolayısıyla, 25 yıllık azami koruma süresi; hem tasarımcıya adil bir ekonomik getiri sağlıyor hem de yeniliğin önünü tıkamadan rekabeti canlı tutuyor.

---

Erkeklerin Analitik, Kadınların Sosyal Bakış Açıları: Bir Denge Oyunu

İşin ilginç yanı, bu konuya farklı toplumsal cinsiyet perspektiflerinden bakınca tartışma derinleşiyor.

Erkek araştırmacılar genellikle veri odaklı yaklaşıyorlar: “Pazar doygunluğu”, “yatırımın geri dönüş oranı”, “tasarımın ekonomik ömrü” gibi kavramlar ön planda. Bu bakış açısına göre, 25 yılın üzeri ekonomik olarak rasyonel değil. Çünkü ürün yaşam eğrisi o noktadan sonra artık ticarî değerini yitiriyor.

Kadın araştırmacılar ise daha çok sosyal ve duygusal etkiler üzerinden yaklaşıyorlar. Bir tasarımın sadece ekonomik değil, kültürel hafızadaki yeri ve toplumsal bağ kurma potansiyeli de önemli.

Mesela bir çantanın formu, bir markanın kimliğini temsil edebilir; bu bağlamda koruma süresi, yalnızca “kazanç” değil, “miras” anlamı da taşır.

Bu iki bakış açısı aslında birbirini tamamlıyor:

- Erkekler “veriyle ölçülebilir verimliliği” korumak isterken,

- Kadınlar “anlamla ölçülebilir değeri” korumaya odaklanıyor.

Belki de bu yüzden modern hukuk sistemleri, koruma süresine “yenilenebilir” bir yapı getiriyor. Yani ilk 5 yıl sonunda tasarım hâlâ ekonomik veya kültürel değer taşıyorsa, koruma uzatılabiliyor.

---

Psikolojik Perspektif: “Yeniliğe Doyum” ve “Tüketici Algısı”

Nöropsikoloji araştırmalarına göre, insanların yeniliğe karşı ilgisi logaritmik biçimde azalıyor. İlk yıllarda bir tasarım büyük heyecan yaratırken, zamanla beyin bu uyaranı “tanıdık” olarak kodluyor ve ilgiyi azaltıyor.

Bu, tasarım koruma süresinin sınırlı olmasının nörobilimsel gerekçesini oluşturuyor.

Ancak burada toplumsal faktörler devreye giriyor. Bazı tasarımlar —örneğin klasik bir otomobil modeli ya da bir ikonik sandalye tasarımı— zamana direniyor. Bu ürünler sadece estetik değil, duygusal bir bağ yaratıyor. Bu nedenle, “tasarım mirası” kavramı ortaya çıkıyor: Koruma süresi bitse de, toplumun hafızasında o tasarım “kült” bir statü kazanıyor.

---

Ekonomik Etki: Yenilik ve Rekabet Arasındaki İnce Çizgi

Koruma süresinin uzunluğu, ekonomik dengeyi doğrudan etkiliyor.

Eğer süre çok kısa olursa, tasarımcı yatırımının karşılığını alamaz ve yenilikten vazgeçer.

Ama çok uzun olursa, yeni tasarımcılar piyasaya giremez, yaratıcılık körelir.

OECD verilerine göre, tasarım korumasının 15-25 yıl arasında olması, inovasyonu en fazla teşvik eden aralık. Çünkü bu süre hem bireysel kazancı hem de kolektif ilerlemeyi optimize ediyor.

Burada bir “tasarım ekosistemi” oluşuyor: Eski fikirler çözülürken yenileri doğuyor.

---

Türkiye’de Durum: AB ile Uyumlu, Ama Farklı Dinamiklerle

Türkiye’de tescilli tasarımların koruma süresi 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile düzenleniyor.

Bu yasa uyarınca, tescil başvurusundan itibaren 5 yıllık koruma sağlanıyor ve bu süre 5’er yıllık dönemlerle en fazla 25 yıla kadar yenilenebiliyor.

Ancak uygulamada, birçok tasarımcı bu yenilemeleri gerçekleştirmiyor. Bunun nedeni çoğu zaman tasarımın ticarî ömrünün kısa olması.

Yani yasadaki 25 yıl teorik olarak mümkün olsa da, pratikte çoğu tasarım 10 yıl içinde “doğal vadesini” dolduruyor.

---

Tartışmaya Açık Bir Soru: 25 Yıl Fazla mı, Az mı?

Burada siz forumdaşlara sormak istiyorum:

Bir tasarımın 25 yıl boyunca korunması sizce yeterli mi, yoksa dijital çağda bu süre artık “fazla mı”?

Yapay zekâyla üretilen tasarımlar her geçen gün çoğalıyor; üretim döngüsü hızlandı, moda trendleri 6 ayda tükeniyor. O hâlde 25 yıllık koruma, çağın gerisinde mi kalıyor?

Yoksa, tasarımcının emeğini ve kimliğini korumak için bu süre hâlâ anlamlı mı?

---

Sonuç: Zaman, Tasarımın En Büyük Hakemi

Tescilli tasarımların koruma süresi, yalnızca yasal bir madde değil; yaratıcılığın, ekonominin ve toplumun kesiştiği bir denge noktası.

25 yıl, ne fazla ne az — sadece insanlığın “yenilikle kurduğu ilişki” kadar.

Belki de asıl mesele süre değil, tasarımların nasıl yaşlandığı. Bazı tasarımlar 5 yılda unutulur, bazıları yüzyıllarca yaşar.

Ve belki de en güzeli şu soruyu kendimize sormak:

> “Bir tasarımın koruma süresi dolduğunda, o hâlâ hafızalarda yaşıyorsa, gerçekten sona ermiş midir?”