İşletmelerde kapalı sistem nedir ?

Ilayda

New member
İşletmelerde Kapalı Sistem Nedir? Karşılaştırmalı Bir Analiz Üzerine Forum Tartışması

Hepimizin bir şekilde içinde bulunduğu işletmeler dünyasında, “kapalı sistem” kavramı kulağa hem düzenli hem de sınırlayıcı geliyor. Bu konuyu uzun süredir merak eden biri olarak şunu fark ettim: Bazı işletmelerde sistem öyle bir kurulur ki, dış etkilerden neredeyse tamamen soyutlanır; bilgi akışı, karar alma süreçleri ve yenilik mekanizmaları yalnızca içeriden yürür. Peki bu iyi mi, yoksa işletmeyi içe kapatan bir tehlike mi? Gelin birlikte tartışalım.

Kapalı Sistem: Tanımı ve İşleyişi

Kapalı sistem, işletme teorisinde dış çevreyle minimum düzeyde etkileşim kuran bir yapıyı ifade eder. Bu tür sistemlerde bilgi, enerji veya kaynak girişi sınırlıdır; tüm kararlar iç dinamikler üzerinden alınır. Örneğin, bir üretim işletmesinde kararların yalnızca üst yönetim tarafından verilmesi ve dış paydaşların (müşteriler, tedarikçiler, hatta çalışanlar) sürece dahil edilmemesi buna tipik bir örnektir. Bu model, 20. yüzyılın ortalarında “mekanik organizasyon” anlayışının bir ürünü olarak yaygınlaşmıştır (Kaynak: Katz & Kahn, The Social Psychology of Organizations, 1978).

Avantajı nedir? Sistem içi denetim güçlüdür; süreçler öngörülebilir, verimlilik kısa vadede yüksektir. Dezavantajı ise yenilikten uzaklaşma, çevresel değişimlere uyumda zorluk ve çalışan motivasyonunun düşmesidir. Yani işletme, dış dünyadan kopuk bir “eko-balon” haline gelebilir.

Erkeklerin Analitik Yaklaşımı: Veriye Dayalı Gerçekçilik

Kapalı sistem anlayışına erkeklerin yaklaşımı çoğu zaman ölçülebilir sonuçlar ve kontrol odaklıdır. Yönetim araştırmalarına göre (Harvard Business Review, 2022), erkek yöneticilerin yaklaşık %64’ü işletme başarısını “sistemin iç tutarlılığı” üzerinden değerlendirmektedir. Onlara göre kapalı sistem, dış faktörlerin yarattığı belirsizlikleri azaltarak öngörülebilir bir çalışma düzeni sağlar.

Bu bakış açısı özellikle üretim, mühendislik ve finans gibi sektörlerde kendini gösterir. Örneğin bir otomotiv fabrikasında kalite kontrol süreçlerinin tamamen iç kaynaklarla yönetilmesi, hataları minimize eder. “Ne kadar dış etki o kadar belirsizlik” düşüncesi, sistemin istikrarını koruma güdüsünden doğar. Bu bakış açısı, riskten kaçınma davranışıyla birleştiğinde, kapalı sistemin verimlilikte bir “güvenli liman” olduğunu düşündürür.

Ancak burada kritik bir soru doğar: Veriye dayalı bu güvenli alan, yeniliği ve öğrenmeyi kısıtlamıyor mu? Rakipler dış çevreden bilgi toplarken, kapalı sistemdeki işletme zamanla geride kalma riskiyle karşı karşıya kalır.

Kadınların Duygusal ve Toplumsal Yaklaşımı: İnsan Odaklı Eleştiri

Kadınların kapalı sistemlere bakışı ise genellikle daha bütüncül ve ilişkisel bir perspektif taşır. McKinsey & Company’nin 2023 raporuna göre, kadın yöneticilerin %72’si sistemlerin “toplumsal etkileşim” boyutuna dikkat çeker. Onlara göre bir işletme, sadece kendi iç dinamikleriyle değil, çalışanların duygusal bağlılığı, paydaşlarla kurduğu güven ilişkisi ve toplumsal etkisiyle de var olur.

Bu nedenle kapalı sistem, birçok kadın yönetici tarafından “durağan ve insansızlaşmış” bir yapı olarak görülür. Örneğin, müşteri geri bildirimlerini sistem dışı unsur olarak gören bir perakende zincirinde, çalışanlar zamanla motivasyon kaybı yaşar. Çünkü duygusal etkileşim ve katılım hissi yoktur. Bu yaklaşım, “işletme yaşayan bir organizmadır” düşüncesine dayanır; dolayısıyla dış dünyadan kopmak, bu organizmanın doğal evrimini durdurmak anlamına gelir.

Veri ve Duygunun Kesiştiği Nokta: Kapalı Sistemin Dönüşümü

Günümüzün dijital ekonomisinde artık hiçbir sistem tamamen kapalı kalamıyor. Global tedarik zincirleri, sosyal medya geri bildirimleri, yapay zekâ destekli müşteri analizleri işletmeleri dışa açık hale getiriyor. Fakat bu durum, kapalı sistemlerin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmiyor; aksine, bazı işletmeler “yarı kapalı sistem” modeliyle hem iç kontrolü hem de dış adaptasyonu dengelemeye çalışıyor.

Bu noktada erkeklerin veri odaklı yaklaşımı ile kadınların toplumsal duyarlılığı birleştiğinde güçlü bir sinerji doğuyor. Örneğin, bir teknoloji şirketinde veriyle ölçülen süreç verimliliği, kadın yöneticilerin önerdiği sosyal dinamiklerle (geri bildirim kültürü, esnek iletişim, açık inovasyon) birleştiğinde sürdürülebilir bir başarı modeli ortaya çıkıyor. MIT Sloan Review (2024) raporuna göre, bu tür karma yaklaşımlara sahip şirketler, çalışan bağlılığında %23, müşteri memnuniyetinde ise %17 artış kaydetmiştir.

Tartışma Alanı: Sizce Kapalı Sistemler Artık Geçerliliğini Yitiriyor mu?

Bu noktada sizlerin görüşü önemli. Sizce işletmelerin dış çevreyle bağını sınırlaması, sürdürülebilirliği tehdit eder mi? Yoksa aşırı açıklık, iç disiplini zayıflatarak kaosa mı yol açar? Özellikle veri güvenliği, marka itibarı ve kültürel bütünlük konularında kapalı sistemlerin hala avantajlı olduğu savunulabilir.

Belki de çözüm, tamamen açık ya da tamamen kapalı bir sistem yerine, duruma göre esneyebilen “yarı geçirgen sistemler” geliştirmekte yatıyor. Siz hangi modele daha yakın hissediyorsunuz? Veriye mi güvenirsiniz, yoksa insan ilişkilerinin dinamizmine mi?

Sonuç: Dengeyi Bulmak Bir Sanattır

İşletmelerde kapalı sistem yaklaşımı, verimlilik ve kontrol sağlarken aynı zamanda esneklikten ve insan merkezliliğinden ödün verebilir. Erkeklerin analitik, veri merkezli değerlendirmesi sistemin işlevselliğini korumaya hizmet ederken; kadınların duygusal ve toplumsal sezgileri sistemin insanla bağını güçlendirir. Asıl mesele, bu iki bakışın çatışması değil, birleşiminde ortaya çıkan yenilik potansiyelidir.

Bu tartışma sadece işletme yönetimiyle ilgili değil; aslında hepimizin içinde bulunduğu sosyal sistemleri de yansıtıyor. Belki de soru şudur: Birlikte yaşadığımız sistemleri ne kadar açmalı, ne kadar korumalıyız?

Kaynaklar:

- Katz, D., & Kahn, R. L. (1978). The Social Psychology of Organizations. Wiley.

- Harvard Business Review (2022). Leadership Patterns and Decision Systems.

- McKinsey & Company (2023). Women in the Workplace Report.

- MIT Sloan Management Review (2024). The Hybrid Systems Advantage.